8 Ağustos 2015 Cumartesi

Harika bir yolculuk filmi : One Week !

Hayatınızda bir maceraya atılacak cesareti hiç bulamadıysanız, size azda olsa cesaret aşılayacak bir film önerim var ; One Week. 4. Aşamada bir kanser hastası olduğunu öğrenen, son derece normal bir yaşama kısılıp kalmış büyük hayalleri olan bir adamın hikayesi var karşımızda. Eğer bir haftalık ya da bir aylık ömrünüz kaldığını öğrenseydiniz ne yapardınız? Nereye gitmek isterdiniz, hangi filmi izlemek isterdiniz ? Üzerine düşününce oldukça zor ve düşündürücü olan bu soruları bir yolculuk ile bize açıklıyor filmimiz.

2008 Kanada yapımı bir film olan One Week birçok maceraperestin bildiği bir film olsa da hiçbir zaman gerçek değeri görülememiş filmlerden biri. Bu filmi bu zamana kadar bloğuma neden taşımadığım sorusunu ise yanıtsız bırakacağım. Bir yerlere kaçıp gitmek ile ilgili kafayı yediğim şu son zamanlarda, tekrar izleyip sizler için de bir yazı yazmak istedim bu film hakkında. Hepimizin gezip görmek istediği yerler vardır ya da bazen günlük düzenimizden kaçmak istediğimiz anlar, her zaman bir gün yapacağım cümleleri kafamızda dolaşır fakat bir türlü cesaret edemeyiz o ilk adımı atmaya. One Week bize bu ilk cesaret adımını atmamızda yardımcı olacak bir film. Sadece bu cesaret adımında değil yapmak istediklerimizi özgürce yapabilseydik dünyaya bakış açımızın nasıl değişeceğini, olayları ve kişileri yeni karakterimizle nasıl değerlendireceğimizi de gözler önüne serecek bir film.

Eğer içinizde sürekli bir gün alıp başımı gitsem gibi düşünceler oluşuyorsa bu filmi çok seveceksiniz. Tam olarak Into the Wild havasında olmasa da, o havaya oldukça yakın fakat daha dramatik bir film var karşımızda. Ne de olsa genç bir adamın son yolculuğu anlatılıyor film de. Fringe ‘den tanıdığımız Joshua Jackson ‘un başrolünü üstlendiği bu film görebileceğiniz en iyi yolculuk filmlerinden biri.

Yolculuk, macera ve dram filmlerinden hoşlanıyorsanız mutlaka One Week ‘e bir şans verin derim.

IMDB oranı : 7.1 / 10


Benim notum : 7 / 10

2 Ağustos 2015 Pazar

Kapitalizme karşı bir serüven Mr.Robot !

 Bilmiyorum sizde benim gibi hissediyor musunuz ama dizilerin benim için çok farklı kategorileri vardır. Türlere göre, yapım yılına göre gibi bir kategorileştirmeden bahsetmiyorum. Bazı diziler vardır kafanızı tamamen ona adayarak izlemek istersiniz, izleyeceğiniz bölümlere kıyamaz daha geniş bir vakit aralığında tadına doyarak izlemek için beklersiniz, bazı diziler vardır yemek yerken arkada açık dursun diye izlersiniz hatta bazen hadi bölüm bitse de dışarı çıksam dersiniz. İşte ben bu ilk kategorideki dizileri efsane diziler olarak adlandırırım. Breaking Bad ‘den sonra gerçekten böyle bir dizi yoksunluğu çekmekteydik hepimiz. Hele benim gibi yabancı dizi tutkunu bir insan için son 1 sene çok sıkıcı geçti diyebilirim. Efsane bir dizi bulmak için çok uğraştım fakat bugüne kadar aradığımı bulamamıştım. Bu satırları oldukça heyecanlı bir şekilde yazıyorum çünkü sizde benim gibi düşünüyorsanız aradığımız kan bulundu. Beklemediğim anda şans tanıdığım Mr.Robot dizisi ilk sezonu ile Amerika’da fırtınalar estiriyor. Bu fırtınanın ülkemizde de büyük bir kitleye ulaştığını söyleyebilirim. Lafı daha fazla uzatmadan size benim için “efsane dizi” potansiyeli olan Mr.Robot ‘tan bahsedeyim.


 Öncelikle başarılı bir dizi için gerekli olan her şeyin mevcut olduğu bir dizi diyebilirim Mr.Robot için. İlk olarak basit şeylerden başlayalım. Harika bir karakter oluşumu var, gizem var, güçlü bir kurgu var, sağlam bir senaryo var. Bunlar diziyi ancak iyi bir dizi yapar. Peki bir diziyi efsane dizi yapan nedir derseniz size cevabım basitlik olacaktır. İşleyişte gerçeklik paylarının bolca olduğu, ( bilim kurgularda bu farklı bir bakış açısıyla incelenmeli) olay akışının günlük hayata yakın gittiği, izleyicide gerilim ve heyecanı anlık süreçlerle yaşatabilen ve en önemlisi psikolojik, felsefi ya da ideolojik mesajlar içeren diziler efsane olabilir. Mr.Robot ‘ta bunların hepsi var, hatta daha fazlası var diyebilirim. İzlemeye başladığınız da bu iddialı cümlelerime kesinlikle hak vereceksiniz. Mr.Robot dizisini tek bir cümle ile özetlememi isteseniz; Kapitalizm ve Dünya’nın var olan düzenine bir başkaldırı dizisidir derim. Bu cümle bile birçoğunuzun diziye başlamasına yetecektir diye düşünüyorum.

 Dizinin konusundan bu yazımda çok kısa bir şekilde bahsedeceğim. Dizinin başkahramanı olan Elliot anti sosyal bir siber güvenlik uzmanıdır. Bu kahramanımızın birinci ve göstermelik hayatıdır aslında. Elliot geceleri ise dev şirketlere ve kötülüklere kafa tutan bir hacker olarak Dünya düzenine karşı mücadele etmektedir. Konuya bu yazdığım satırlarla baktığınızda herkesin düşünebileceği bir senaryo izlenimi yaratmış olabilir ancak dediğim gibi böyle dizilerde içeriğe daha fazla göz geçirmek gerekiyor. Elliot ‘un özellikle psikoloğu ile olan diyaloglarında kullandığı cümleler üzerine uzunca düşünmek gerek. Bazen karakterimiz için acaba bu adam şizofren de dizinin finalinde bir Fight Clup bombası mı yaşayacağız diye düşünmüyor değilim.


 Mr.Robot yarattığı heyecan, gizem ve gerilim ile efsane dizi kategorisinde benim için en büyük aday. Breaking Bad ‘in finalinden sonra arayışta olduğum bu boşlukta bünyeme ilaç gibi geldi kendileri. Bu arayışta olan birçok kişi tanıdığım için yazıyı hızlı bir şekilde yayına almak niyetindeyim. Eğer bir kusurum olduysa şimdiden affınıza sığınıyorum. Dizi hakkında görüşlerinizi paylaşmak isterseniz veya izledikten sonra bir şeyler konuşmak isterseniz bana ulaşabilirsiniz. Bilirim böyle dizileri izledikten sonra insan birkaç kelam etmek ister. Sıcak yaz günlerinde en büyük dostumuz olan dizilerden efsane olanlara bir yenisini daha eklemek isteyeceğinizi umut ediyorum. En azından bir şans verin derim.

İyi seyirler.

IMDB oranı : 9.2

Benim notum : 9.5