Bu yazımda sizlere bana göre son yıllarda seyirciyle
buluşmuş en iyi aksiyon ve macera filmlerinden biri olan Lone Survivor
filminden bahsedeceğim. Film hakkında konuşmadan evvel önce birkaç şeyin
kararını verelim. Evet en iyi aksiyon filmleri Amerikan yapımı oluyor ve evet
tabii ki Amerikan askerini ve halkını ilahlaştırıyor. Bu bir eleştiri konusu
mudur? Kısmen. Daha iyi aksiyon filmi yapabilen bir millet yok çünkü. Ben artık
kaliteli bir aksiyon filmi izlemek istediğim zaman Amerikan yandaşlı olacağı
bilinciyle oturuyorum filmin başına ve bunu eleştirmekle vakit kaybetmiyorum.
Siz bunun bilincinde olduğunuz sürece bence sorun yok. Ben daha çok filmden tat
almaya bakanlardanım. E peki Amerikan aksiyon filmi olup da Amerika’yı
yüceltmeyen bir film yok mu derseniz size sadece bunu az yapan filmler oldu
diyebilirim ki geçtiğimiz yıllarda Oscar kazanan Argo bunlardan biriydi ancak
büyük bir kesim neden Oscar kazandığını sorguladı. Ben yazımda bu kısmı
atlıyorum filme film gözüyle bakıyorum. Tarihi olmayan bir ülke en büyük
tarihini sinema haline getiriyorsa ben buna gerçekten saygı duyarım. Tarihi
dopdolu olan bir ülkede de en başarılı filmler zekice espriler bile içermeyen
komedi filmleri oluyorsa o tarihin bir işe yaramadığını da üzülerek belirtmek
gerekiyor.
Filmimize dönecek olursak Lone Survivor, aksiyon, macera,
drama, biyografi dallarının kesişim kümesinde duran ve bu dalların hepsini
hikâyeye homojen bir şekilde dağıtmayı başarmış bir yapım. Bu etken filmin
başarısındaki en büyük sebeplerden birisi bence. Aksiyonun doruk noktasında
dram, dramın doruk noktasında heyecan ve filmin her yanında gerçek bir öyküden
uyarlanışını seyirciye hissettiren noktalar mevcut. Ve bu gerçekten insanı
filmin içine çekiyor. Bir sonraki sahneyi merak ediyorsunuz. Hikâyeyi merak
ediyorsunuz. Film başında aslında sonunu sizlere birazcık gösteriyor ki ben
böyle filmleri baya ilginç bulurum. Çünkü filmi izlerken filmi önceden
gördüğünüz sahneye bağlayacak farklı düşünceler kafanızdan geçiyor ve her
sahnede farklı bir yön seçiyorsunuz kendinize. Genelde okuduğum kitaplarda da
böyle ilginçlikler yapmayı seven bir insan olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki
Lone Survivor tam benlik bir filmmiş. Benlik bir film olup olmaması tabii ki
sizi ilgilendirmiyor. Savaş ve çatışma sahnelerinin aşırı gerçekçiliği,
oyuncuların mükemmele yakın performansları ve gerçek bir hikayeye sırt dayayan
bir film olması Lone Survivor’u en iyi aksiyon filmlerinden biri haline
getiriyor.
Filmin konusu için yüzeysel olarak 4 kişilik bir Amerikan
komando ekibinin bir operasyon için dağa gönderilmesini ve işlerin istedikleri
gibi gitmemesi sonucu operasyon bölgesinden kaçmaya çalışmalarını anlatıyor
diyebiliriz. Film hakkında ekstra söyleyebileceğim bir şey yok. Harika senaryo,
iyi oyunculuk, gerçekçi sahneler bu filmi eşsiz kılıyor. Filmden bahsetmeyi
bırakıp Amerika’nın Afganistan’da yaptıklarını iyi bir şeymiş gibi
göstermelerinde sinemayı kullanmaları için yazmaya başlarsam size sayfalarca
yazı yazabilirim. Ama ben susmayı tercih ediyorum. Fikirlerimi merak edenler,
bu konuda bir şeyler konuşmak isteyenler benimle her zaman iletişime
geçebilirler. Tekrar Lone Survivor’a dönecek olursak; kesinlikle izleyin derim.
Not: İzlerken Mark Wahlberg’in muhteşem oyunculuğuna dikkat
edin…
İMDB oranı : 7.7 / 10
Benim notum: 8 / 10