Amerikan edebiyatında büyük önemi olan bir kitabın beyaz
perdeye uyarlaması olan bir film var karşımızda. Aslında ben her kitabın filmi
olmaz diyenlerdenim. Özellikle sosyo-kültürel yapıyı bir hayli etkilemiş,
psikolojik önermelere bolca yer veren ve de döneminin şartlarını gerçekçi
işleyen sanatsal kitapların filmlere dönüştürülmesinin imkansıza yakın olduğunu
düşünenlerdenim. On the Road filmini izlediğimde ise büyük bir ikileme düştüm
bu konuda. Elbette bir filmin, kitabın tüm etkisini vermesi, tüm detaylardan
bahsetmesi beklenemez ancak “en iyi şekilde nasıl yapılır” dersek On the Road
filmini göstermemiz yeterli. Bu başarının ardındaki sebeplerden de bahsetmemiz
gerekir tabii ki. Söylediklerimle oyuncuların ve yönetmenin hakkını yiyeceğim
sanırım biraz. Bana göre filmi kaliteli kılan etken filmin amacının seyirciyi
çekmek, çok izlenmek, merak uyandırmak olmaması. Yönetmen Walter Salles “Elimizde
harika bir kitap var, biz sadece ondan bahsedelim.” demiş olmalı.
Macera, dram ve hatta tarih tiplerine giren bu film için
şunu söylemem gerekiyor. Eğer olağan akışında devam eden, iniş çıkışın,
heyecanın çok ender olduğu filmlerden hoşlanmıyorsanız bu filmde çok
sıkılırsınız. Gördüğüm kadarıyla filmi eleştirenlerin değindiği ortak nokta da
bu. Ama unutmamak lazım ki filmin başarısını sağlayan etken de durağan bir
yapıda işlenmesi.
Filmimiz genç yaşta babasını kaybeden genç bir yazarın
tanıştığı yeni bir arkadaşıyla birlikte içindeki özgür ruhu keşfetmesini ve
Amerika’yı baştan sona dolaşmasını anlatıyor. Evet film size şu an çok sıradan
gelmiş olabilir. Ancak durum bundan ibaret değil. Öncelikle filmimiz bir
yolculuk hikayesi değil aslında. Genç yazarımız Sam ve arkadaşı Dean’in
serüvenleri yer yer kesiliyor, duraksıyor. Devamlı bir yolculuk anlatılmıyor
anlayacağınız. Bu da filme ekstra bir gerçeklik katıyor. Ayrıca yolculuk
sırasında tanıştıkları ve de yaptıkları her olay aslında bir mesaj
barındırıyor.
Filmde eksik olabilecek tek nokta sanırım dönemin
şartlarının çok fazla yansıtılmaması. Amerika tarihini bilmediğim için ve
Amerika’nın o dönemleriyle ilgili çok sınırlı bilgiye sahip olduğum için filmi
izlerken bu etken beni hiç etkilemedi diyebilirim. Ancak yaptığım araştırmalara
göre filmin en çok konuşulan kısmı da burası olmuş. Film dönemden kesitler
sunarak bize dönem şartlarından az da olsa bir şeyler veriyor ancak o dönemdeki
düşünce yapısından (kahramanlarımız dışında) neredeyse hiç bahsedilmiyor bu da
dönemin şartları yansıtılmadı eleştirilerini beraberinde getiriyor. “Beat
kuşağı” bu filmi izledikten sonra araştırılması gereken terim bana göre.
İzlemeyi düşünenlerin aklında olsun.
Zaman ayırdığınıza pişman olmayacağınızı düşündüğüm bir film
On the Road. Birde caz müzik seviyorsanız film de size güzel sürprizler de
olacak.
IMDB oranı : 6.1 / 10
Benim notum : 7.6 / 10