22 Ocak 2013 Salı

Life of Pi

 11 dalda Oscar’a aday olan bir film Life of Pi. Bu bile birçok şeyi açıklamakta. Drama ve macera türündeki filmin senaryosu Yann Mantel’in aynı isimli romanından uyarlanmış. Bana göre en az 4 ya da 5 dalda Oscar ödülü kazanacak bir film Life of Pi. Daha önce de Oscar ödülü kazanmış yönetmen Ang Lee mükemmel bir iş çıkarmış. Ses efektleri ve görsellik mükemmel. Birçok sahne ağzımızı açık bırakacak kalitede. Oyunculara gelecek olursak tanıyacağımız bir isim olmamasına rağmen her oyuncu mükemmele yakın bir performans sergilemiş. Filmi üst sıralara taşıyan etkenlerden biri de bu. Bir film için yönetmenin ne kadar önemli olduğunun da bir kanıtı aynı zamanda. Life of Pi geçen her saniyesinde sizi içine çeken bir yapıya sahip. Film hiç bitmesin istiyorsunuz. Maceranın seviyesi hiç düşmüyor.


 Birçok başarılı filmde olduğu gibi Life of Pi da derin felsefi düşünceler üzerine oturtulmuş. Filme yerleştirilen en ufak maddenin bile büyük bir anlamı var. Üstüne çok kafa yorulacak bir film. Filmin felsefesi üzerine binlerce sayfalık yazılar yazılabilir ancak Ang Lee’nin bunu istemediğine eminim. Herkesin kendine göre bir düşünce çıkarması için yapılmış bu filmi mükemmel yapan en önemli etken de bu zaten. Life of Pi bize kendi içimizde bir ders çıkarmamızı ve herkesin çıkarımlarına hoş görülü olmamızı öğüt ediyor. Birçok filmin aksine bir düşünce aşılamıyor, bir düşünce yaratmanızı istiyor.


 Film, Pi’ın ismini alışı, ailesi, gençlik yılları ve elbette hayatını etkileyen o müthiş macerasını bizlere anlatmakta. Ve bu hikayeyi Pi’ın kendi ağzından elindeki son hikayesini de kaybeden ve tesadüfen Pi’ı bulan bir yazara anlatırken dinliyoruz.

 Filmin konusunu anlatmayacağım böyle bir filmi son derece meraklı bir halde izlemenizi tavsiye ederim. Film hakkında yazılacak pek çok şey var ancak ufacık bile spoiler vermek istemedim çünkü şu an bu filmi hiç izlememiş olmayı büyük bir içtenlikle dilerdim. Sadece benim için çok anlamlı gelen bir noktaya değineceğim. Film başlarken, hangi dine yöneleceğini bilmeyen Pi’ın inancının peşinden koşması bizlere anlatılmakta. Bir şekilde üç büyük din ile de yolları kesişen Pi, üç din hakkında da bolca bilgi edinir ve hepsine ilgi gösterir. Ancak filmin sonunda elinde tek bir gerçek vardır. Gerçekten son sahne beni olabildiğince etkiledi. Ancak yeterince güçlendirilmediğini düşünüyorum. Evet mükemmel bir son ama neden daha mükemmel değil diye düşünmeden edemiyorsunuz.


 Filmde en çok dikkat edilmesi gereken noktaların Pi’ın not defterine yazdıkları olduğunu düşünüyorum. Bu hikaye gerçek mi yoksa hayal ürünü mü? Film bu sorunun cevabını bize bırakıyor. Bu durum filmi daha da çekici hale getiriyor.


 Kelimelerle anlatılamayacak güzellikte bir film Life of Pİ. Adeta bir rüya gibi. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Tekrar tekrar izlenebilecek güzellikte. İyi seyirler.

 İMDB oranı : 8.3 / 10

 Benim notum : 9 / 10

 Fragman ;


20 Ocak 2013 Pazar

Dredd

 Bilim kurgu filmlerinin gerilediğini düşündüğüm bu dönemlerde Dredd filmi bu düşüncemi sorgulamama sebep oldu. Filmin başından sonuna aksiyon, macera ve heyecanın nabzı bir kez olsun bile düşmedi. Senaryo olarak çok sade bir film ancak kolaylıkla seri haline dönüştürülebilecek bir senaryoya sahip Dredd. Bu da büyük bir artı olmuş bana göre. Tabii ki tüm seriye yayılmış bir konu bekleyemeyiz, daha çok film başına farklı bir görevle karşımızda olabilir kahramanlarımız. Senaryoyu bir kenara bırakırsak filmdeki görsellik tek kelimeyle müthişti. Dredd görsellik bakımından gerçekten bir çok filme ezici fark atmış. Ses efektleri de gayet başarılıydı. Oyunculara gelecek olursak maalesef Karl Urban hakkında pek söyleyecek bir şey bulamıyoruz. Çünkü bütün filmi maskenin altında geçiriyor. Ancak aksiyon sahnelerinin son derece başarılı olmasında büyük bir etkisi olduğu çok açık. Olivia Thirlby ise rolüne çok ısınmış anlaşılan. Daha önce hiçbir projede başrol oynamadığını göz önünde bulundurursak iyi bir başlangıç yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dredd filmi gerçekten harika olmuş. Başından sonuna ekrana kilitleyen ve heyecanla takip etmenizi sağlayan bununla da yetinmeyip aksiyon sahnelerinin kalitesiyle büyük bir haz veren ender filmlerden. Bilim kurgu ve aksiyonu bir arada sevenlerin kesinlikle izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum.


 Adalet sizin için geliyor !
 Filmimiz radyasyona maruz kaldığı için oluşan yeni dünya düzeninde, gelecekte geçmektedir. Radyasyona maruz kaldığı için dünya artık çoraklaşmıştır ve insanlar artık megasitelerde yaşamaktadır. Suç oranın bir hayli yüksek olduğu ve düzenin bir türlü oturmadığı bu yeni dünyada mafyaya benzer çete oluşumları bir hayli fazladır ve bu çeteler halka korku salmakla kalmayıp onları bir de sömürmektedir. Bu dönemde düzene müdahale edebilen tek kuvvet “Hakimler” denilen şehir polisleridir. Hakimler’in hüküm verme, yargılama ve anında cezai yaptırımda bulunma güçleri vardır. Kahramanımız Dredd de bu hakimlerden biridir. Sıradan geçen bir günde Dredd’in yanına denetlemesi için hakimlik sınavından kalmış ama son bir şans elde etmiş acemi bir hakim verilir. Bu aceminin son bir şansı elde etmesinin sebebiyse çok güçlü bir medyum olmasıdır. Dredd ve acemi hakimimiz kendilerini bir anda şehrin en büyük uyuşturucu çetesinin karşısında bulurlar. Ancak bu karşılaşma şehrin sokaklarında geçmez. Mega bir site içinde kapana kısılmışlardır ve tek çareleri savaşmaktır.


 Bu kalitede filmlere maalesef az rastlıyoruz dolayısıyla özellikle aksiyon ve bilim kurgu karışımını sevenler için izlenmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. İyi seyirler.

 İMDB oranı : 7.3 / 10

 Benim notum : 7.9 / 10

 Meraklısına fragmanı ;

18 Ocak 2013 Cuma

Flight

 Sinemaya yedinci sanat denildiğini hepimiz biliyoruz. Blogumun ismini de bu durumdan faydalanarak seçtim. Ancak çoğu insan sinemanın bu tabiri hak etmediğini düşünür gerçek sanat eseri yaratmaktan uzak olduğunu söyler. Haklılardır da bir bakıma. Yedinci sanat tabirini sinemaya kazandıran çok ender film vardır. Her film bir sanat eseri olamaz. Ancak bazı filmler de vardır ki unutamazsın büyük etkiler barındırır özünde. Şu an istemeden de olsa Flight filmini özetledim. Flight kelimelerle tarifi imkansız filmlerden. Altını çizerek söylemek istiyorum ki biraz film izleyeyim heyecan olsun aksiyon olsun istiyorsanız bu filmin yakınından bile geçmeyin. Bu film gerçekten onu hak etmiyor. Saf bir dram film var karşınızda hem de en iyilerinden.


 Film başlarken ekrana heyecanıyla kilitliyor sizi. İnanılmaz bir başarının sunumunu yapıyor adeta. Ekran başında siz bile gurur duyuyorsunuz o başarıyla, gülümsüyorsunuz. Ancak sonrasında gerçekler başlıyor. İki uç noktayı anlatıyor Flight bize. Başarıyı ve içinde barınan başarısızlığı , övülmeyi ve yalnızlığı. Mesleğinde en iyi olan son derece başarılı bir insanın bile en dipte olabileceği gerçeğini vurguluyor. Yavaş yavaş sorgulamaya başlıyorsunuz her şeyi. Böyle olması gerekmezdi diyorsunuz kendi kendinize. Kendinizce dersler çıkarıyorsunuz. Filmin inişli çıkışlı olmasının sebebi de açıkça belli aslında. Her dibe girdiğinde çukurdan tırmanan sonuna yaklaşmışken daha da dibe düşen bir adamın hikayesi var karşımızda.


 Robert Zemeckis ders niteliğinde bir film çekmiş gene. Forrest Gump’dan da hatırlayacağımız gibi Robert Zemeckis’in tek eksisi tek bir insan üzerinden filmi taşıyor olması. Dışardan bakınca büyük bir eksi bu. Ünlü bir oyuncunun sırtından filmi yürütmek gibi bir amacı olduğu sanılmakta. Fakat filme bakınca böyle bir durum olmadığı kesinlikle anlaşılıyor. Mükemmel kurgulanmış bir film. Daha önce de dediğim gibi inişler ve çıkışlarla dolu bizi şok etmeye meyilli bir film Flight. Forrest Gump’un kalitesini de tartışamayacağımıza göre bunun Robert Zemeckis’in tarzı olduğunu kabul etmeliyiz ve çok da başarılı bir tarz. Flight filminde yönetmenimizin yüklediği yükü çekecek oyuncu da Denzel Washington. Gerçekten inanılmaz bir oyuncu. Bu duruma itiraz edecek birilerinin olduğunu düşünmüyorum. Bir oyuncu filmi kendi hünerleriyle nasıl çok daha kaliteli kılar Flight’ta bu durumun da mükemmel bir örneği mevcut. Denzel Washington hakkında eklenebilecek daha fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Özetlemek gerekirse olağanüstü bir performans sergilemiş.


 Filmimize dönecek olursak Flight 2012 yılının en iyi filmlerindendi. 2013’ün başlarında hayatımızda 2012’nin etkileri devam etmekteyken bu filmi sakın kaçırmayın derim. Birçok ders çıkarabileceğiniz mükemmel bir dram sizi beklemekte. Uzun vadede kolay kolay unutulmayacak bir film Flight. İyi seyirler.

 İMDB oranı : 7.5 / 10

 Benim notum : 8.7 / 10

 Fragman :

16 Ocak 2013 Çarşamba

Anger Management

 Charlie Sheen Klasiği !
 Two and a Half Men dizisinden olaylı ayrılışıyla tanıdığımız problemli ama bir o kadar da yetenekli bir oyuncu olan Charlie Sheen yeni dizisiyle ekran başına geçti. İlk sezonunda sadece on bölüm bulunan Anger Management gerçekten çok eğlenceli ve komik bir dizi. Senaryosu, geniş oyuncu yelpazesi ve Charlie Sheen’in yeteneği ile sıradan komedi dizilerinin bir adım önünde. Charlie Sheen rolüne adapte olmakta hiç zorlanmamış. Belki de kendi yaşantısından bolca kesitler bulunmasından dolayıdır. Two and a Half Men’den de hatırlayabileceğimiz üzere kendi yaşantısına yakın bir çizgide Anger Management dizisinde de. Ve evet adı dizide tekrar Charlie. Hatta dizinin tanıtımında Two and a Half Men’den kovulması üzerine hazırlanmış açık bir mesaj da veriyor Charlie. Umarım kariyerinde bu bir dönüm noktası olur ve eski güzel günlerine dönebilir. Yan oyunculara gelirsek birkaç isim dışında rollere tam ısınılmadığı çok bariz bir şekilde seziliyor. Ancak Michael Boatman (Micheal rolünde) ve Selma Blair (Kate rolünde) ise mükemmel bir çizgi yakalamışlar bile. Yayınlandığı tarihten beri büyük bir ilgi uyandıran dizi birçok otoriterinin takdirini kazanmış durumda ve ikinci sezon onayına kesin bir gözle bakılmakta. Her bir bölümü yirmi dakika olan dizi bana göre gerçekten geleceği olan ve şu an gözden kaçmasına rağmen ilerleyen zamanlarda şans bulabilirse en iyi komedi dizilieri arasında kendine yer açabilecek kalitede.


 Sadece Charlie Sheen bile bu diziye büyük bir ilgi uyanmasını sağlayacaktır. Dizimiz alt ligde profesyonel bir beysbol oyuncusu olan Charlie’nin öfke sorunları nedeniyle kariyerini bitirmesi ve bunun üzerine yeni bir hayata başlayıp sıra dışı bir terapiste dönüşmesi üzerine gelişen bir komedi.


 Özellikle Two and a Half Men dizisinde Charlie Sheen’i izleyememiş olanlar için büyük bir fırsat Anger Management. On bölümden oluşan bu ilk sezona bir şans verin derim, beğeneceğinize ve ilk ısınma bölümleri sonrası baya da güleceğinize eminim.

 İlk sezon sonrası İMDB oranı : 7.3 / 10

 Kısa bir ek bilgi : Bildiğimiz üzere Charlie Sheen Two and a Half Men dizisinden olaylı kovuluşu sırasında dizide ölümüne tren kazası sebep olmuştu. Bu tanıtım videosunda açık bir gönderme mevcut. Ve herkesin bir şansı daha hak ettiğini söylüyor Charlie Sheen.

İlgililere tanıtım videosu :

 İyi seyirler.