24 Temmuz 2012 Salı

The Raven

Yönetmenliğini V for Vendetta filminden tanıdığımız James McTeigue’ın yaptığı The Raven çok iyi bir gerilim filmi. ABD’nin ilk büyük yazarı kabul edilen ve ölüm sebebi kesin olarak bilinmeyen Edgar Allan Poe’nun yaşamının son bölümünü işleyen ve ölümüne yeni bir teori katan kaliteli bir film olmuş The Raven. Ancak izlemeden önce Edgar Allan Poe hakkında biraz bilgi edinmenizi öneririm. Şayet Poe’nun kitaplarını okumuş biri iseniz aşırı keyif alacağınız bir film. Yazarın yaşamı üstüne kurulan senaryo, filmi gerçek hayatın içine sokmuş adeta. Yazarın yaşadığı dönemde aldığı tepkilerin ve çektiği sıkıntıların bizlere anlatılması harika. Bir gerilim filmi için büyük bir artıdır gerçek hayat süsü. Çok dikkatli ve şüpheci bir seyirciyseniz ufak detaylar yüzünden çok yanılacaksınız. Katilin kim olduğunun kestirilemeyişi filme ayrı bir sürükleyicilik katmış açıkçası. Filmde öyle ufak noktalar var ki herkesten şüphelenmenize neden olmakta. Belli ki merakla filmin sonunu beklememiz istenmiş ve çok da başarılı olunmuş. John Cusack’a da ayrı bir parantez açmak istiyorum. Rolünün hakkını gerçekten vermiş. Gizemli, melankolik ve biraz da kaçık bir yazar olarak tanınan Poe’nun tavırlarını perdeye mükemmel yansıtmış Cusack. 1800’lü yılların kasvetli havasında geçen filmin bana göre en büyük eksiği aksiyon. Filmde aksiyon sahneleri çok az ve olanlar da böyle bir film için yeterli değil. Gizemi bozmamak için aksiyonun az tutulmasını anlarım da iki el ateş etmekten oluşan aksiyon sahnelerini böyle bir filme yerleştirmeyi anlayamam. Filmi izlediğinizde katilin ortaya çıkışında da ufak bir problem olduğunu anlayacaksınız. Ancak sizlere ipucu vermek istemiyorum.



Katil kim ?
Filmimiz hikayesi bazı cinayetlerle başlar. Ancak bu cinayetler öyle sıradan cinayetlerden değildir. Cinayetlerin hepsi Edgar Allan Poe’nun yazdığı korkunç hikayelerden esinlenerek yapılmıştır. Ve bunun üzerine Poe ile genç bir dedektif güç birliği yaparak yazarın yazdığı korkunç hikayelerin birer birer gerçeğe dönüşmesini engellemek için seri katilin peşine düşerler. Yaşanan inanılmaz kovalamaca Poe’nun sevgilisinin katilin baş hedefi haline gelmesiyle had safhaya ulaşır. Ancak olayların gidişatını belirleyen de hala Poe’nun yazdığı hikayelerdir.


Filmi izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacak ve ekrana kilitleneceksiniz. Kahramanlar ile birlikte katili bulmak için kafa yormaya ve dedektifçilik oynamaya hazır mısınız ? Bu kedi-fare oyunundan zevk alacağınıza eminim. İyi seyirler.
İMDB oranı : 6.5 / 10
Benim notum: 7 / 10

12 Temmuz 2012 Perşembe

Get the Gringo

Küçük Kasaba’ya hoşgeldiniz !
Yazıma Mel Gibson diyerek başlamak istiyorum. Mel Gibson’un yazıp oynadığı Get the Gringo nefes kesen bir aksiyon filmi. Senaryo olarak gerçekten müthiş bir iş olduğunu söyleyebilirim. Mel Gibson’un oyunculuğu ise filmi ayrı bir çitaya yükseltmiş. Açıkçası filmin bütçesi biraz daha yüksek tutulup Mel Gibson’a eşlik edebilecek kalitede oyuncular eklenmiş olsaydı film çok daha farklı yerlerde olabilirdi ancak bu hali de insanı ekrana kilitlemeye yetiyor. Filmin büyük bir bölümü Meksika’da Tijuana hapisanesinde geçiyor. Ufak çaplı bir araştırmama göre Tijuana dünyada en çok ABD’li mahkum bulunduran yabancı hapisane ve bu da senaryonun gerçekliğini biraz daha arttıran bir etken. Belli ki Mel Gibson bu durumu özellikle kullanmak istemiş. Klasik Amerikan filmi havasında geçen filmin en büyük artısı zamanın nasıl geçtiğini fark ettirmemesi. Keyif alabileceğiniz aksiyon dolu, akıcı ve eğlenceli bir film.


 İzleyerek çok şey öğrenirsin.
Filmimiz Amerika - Meksika sınırında bir kovalamacayla başlamakta. Kahramanımız para dolu bir arabayla Meksika sınırına hızlıca bir giriş yapar ve Meksika polisi tarafından yakalanır. Beş parasız bir şekilde El Paeblito (Küçük Kasaba) adlı hapisaneye atılır. Kahramanımız da haliyle parasının peşine düşer ancak önce hapisaneden çıkması lazımdır. Meksika mafyasının her kademeden adamlarıyla dolu olan hapisaneden kurtulmak için çalışmalara başlar ancak orada edineceği dostlarının da artık onun için önemli bir yeri vardır. Küçük bir çocuk, karaciğeri bitmiş olan bir mafya babası ve yaklaşık 5 milyon dolara yakın para etrafında olaylar gelişir ve kahramanımız elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır.


İzlediğinize asla pişman olmayacağınız güzel bir film. Eğlenceli zaman geçireceğinize eminim. İyi seyirler.

İMDB oranı : 7.3 / 10
Benim notum : 7.5 / 10

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Gamer

Oyun oynarken bir daha düşüneceksiniz !
 Bazı filmler vardır gereken ilgiyi görememiştir, izlediğiniz zaman bu film neden ödül kazanamamış dersiniz. Gamer kesinlikle o filmlerin başında gelmekte. Hepimiz bilgisayar oyunları oynamışızdır hatta bazen abartıp saatlerce, günlerce vaktimizi bir oyunla geçirmişizdir. Yani ufak da olsa bağımlısı olmuşuzdur o bilgisayar oyununun. Peki ya oynadığımız oyunlarda yönettiğimiz karakter gerçek bir insansa ? Bu cümle bile ilgiyi çekmeye yeterken bu film nasıl gereken değeri göremedi anlamış değilim. Senaryosu efsanevi filmlere taş çıkartabilecek kadar güçlü bir film. Keza kurgusu da öyle. Ana karakterlerde oyuncu seçimi de enfes olmuş. Böyle düşününce reklamın bir film için ne kadar önemli olduğunu hemen anlayabiliyoruz. Ancak daha da önemlisi aksiyon sahneleri. Birçok insan filmlerde en çok aksiyon sahnelerine önem verir. Ve maalesef Gamer’ın aksiyon sahnelerindeki kamera açıları çok anlamsız. Bize ne göstermek istedikleri açık değil ve bu da aksiyonu hissetmemize biraz engel oluyor. Ancak film mükemmel bir bilim kurgu örneği. Hatta sosyal ağların ve internetin hayatımızı bu kadar işgal ettiği bu yıllara damgasını vurmuş olması gereken bir film Gamer.
Hiç oynadığınız oyunların gerçek olduğunu düşündünüz mü ?
 Her şey Ken Castle adındaki bir milyarderin yarattığı oyunla başlar. Castle’ın yarattığı Slayers milyonlarca insanın ilgisini çekmekte olan çok oyunculu online bir savaş oyunudur. Oyunda insanlar insanları yönlendirmektedir. Slayers’da yönlendirilecek insanlar ölüm cezasına çarptırılmış mahkumlardan seçilmektedir ve en önemlisi otuz oyun boyunca hayatta kalana özgürlük vaad edilmektedir. Yöneticisiyle birlikte tüm dünyada bir fenomen haline gelen Kable’ın ise özgürlüğe sadece dört oyunu kalmıştır. Ve olaylar bundan sonra başlar. Kable hem bu oyundan kurtulup ailesine kavuşmak hem de Castle’ın kurduğu yeni düzeni bozmak zorundadır.
Gamer gerçekten muhteşem bir film. Bir bilim kurgudan beklenen her şey var. Ben bu filmin gerekli değeri ve ilgiyi görmediğini düşünenlerdenim. Kesinlikle izlemelisiniz.
İMDB oranı : 5.7 / 10
Benim notum : 9 / 10